Eski zamanlarda kedilere tanrı diye tapılırdı; onlar bunu unutmamışlar. - Terry Pratchett
Rider Waite Tarot destesinde kediyi özgüveni ve irade gücünü temsil eden Değnek Kraliçesi kartında görürüz, hem de siyah olarak.
Kedi, söylenen ve anlatılan sembolizmine göz atmakla yetinilmemesi gereken ve ona ilişkin kendi sembolizmimizi keşfetmemiz gereken bir hayvandır. Çünkü kedi kendisinden korkulan, o nedenle de hakkı verilmemiş bir hayvandır. Bu korkunun yerleşmesi ise özellikle ataerkil düzenin dişilliği cadılaştırmasıyla olmuştur. Yani erilin dişilden korkmasının insanla birlikte en belirgin örneğidir.
Kedi dişil, sezgi gücü yüksek, karanlıkta görü gücü olan, bilge, meraklı ve gözlemci bir hayvandır. Aynı zamanda cinselliği, doğurganlığı ve başına buyrukluğu temsil eder. Bu da onu baştan çıkarıcı, güçlü, zapt edilemez ve ne yapacağı belli olmaz yapar. Bu da korkutucudur. Dişil Ay bilincini yani bilinçdışını, eril ise Güneş bilincini yani egoyu temsil eder.
Eski Mısır’da kedi Ay ile ilişkilendirilmiş ve tanrıçalaştırılmıştır. Tanrıça Bastet bir kedi olarak betimlenmiş ve tanrıça Isis kedi ile ilişkilendirilmiştir, çünkü Bastet’in İsis’in ruhu olduğu kabul edilmiştir. Antik Yunan’da ve Roma’da ise kendi başlarına buyruk, zapt edilemez tanrıçalar olan Artemis ile Diana’nın hayvan sembolüdür. Özellikle Ortaçağ’a gelindiğinde Hristiyanlık bilhassa kara kediyi şeytanla, karanlıkla, uğursuzlukla ve cadılıkla ilişkilendirmiştir.
Kedi Kuzey Avrupa mitolojisinde tanrıça Freya ile ilişkilendirilir. Freya gecenin hakimidir ve arabasını kediler çeker. Bu tanrıçanın sembolleri arasında da sevgi, tutku, cinsellik ve doğurganlık vardır. İslam inancında ise kedi uğurlu ve kutsal bir hayvan olarak kabul edilmiştir. Kediye neden dokuz canlı dendiğinin sembolizmini ise belki güçlü ve bilge bir sayı olan 9 sayısında bulmak gerekir. İslam inanışında ise kedi yedi canlıdır.
Yaşamımızda yolumuza kara kedinin çıkması kendi karanlık yönümüzle yüzleşmemiz veya sezgilerimiz aracılığı ile bilinçdışımızla iletişime geçmemiz için bir çağrı olabilir, bu üzeri örtülü olanı görmeye çalışmamız için bir çağrıdır ya da biz onu yalnızca kötü bir şans olarak yorumlamayı seçebiliriz ki zaten de görünenin ardını görmeye çalışmazsak bizim için kötü olma olasılığı yüksektir.
Beyaz kediye gelince onu da iki yönüyle yorumlayabiliriz. Bir yandan beyaz kedinin ayın ışığını çaldığına inanıldığı için uğursuz kabul edilebilir ki, bu da gece görüşünün, karanlıkta görme yetisinin kaybedilmesi yani sezgilerimizden kopmak bu nedenle de içsel bir netlik kazanamamak ve aldanmak olabilir, ya da bunun tam tersini düşünebiliriz. Beyaz saflık ve arınma rengidir ve saflık yalnızca naif olmak değildir, aynı zamanda kazanılan bilgelik sonucu arınmışlık demektir. Dolayısıyla beyaz bir kedi karanlığımızla yüzleşme ya da bilinçdışımızla iletişime geçme sonucu edinilen bir farkındalık anlamına da gelebilir.
© Güneş İlhan, 12.01.2013, İstanbul
Comments