Mutluluk bir armağandır ve işin hilesi onu beklememek ama geldiği zaman da onun keyfini çıkartmaktır. - "Nicholas Nickleby" filminden alıntı
Robert A. Johnson "Transformation (Dönüşüm)" isimli kitabında en eski zamanlardan beri özdeyişlerde, anlatılarda ve hikâyelerde insanoğlunun üç bilinç durumu olduğuna işaret edildiğini söylüyor. Modern teknolojik dünyada artık pek rastlanmayan basit bilinç, eğitimli Batılı insanın genel durumu olan karmaşık bilinç ve çok az insanın bildiği ve ancak büyük azme sahip insanların büyük çaba ve eğitimden sonra erişebildiği, insanın evriminin doruk noktası olan aydınlanmış bilinç. Hatta diyor ki, bir hikâyede basit insanın akşam eve yemekte ne var acaba diye düşünerek, karmaşık insanın kaderin kestirilemeyenlerini kestirmeye kafa yorarak, aydınlanmış insanın ise gene yemekte ne var acaba diye düşünerek döndüğü anlatılırmış. Aydınlanmış insan ile basit insan arasındaki fark birinin kendi durumunun farkında olması diğerinin ise olmaması iken, karmaşık insan zamanının çoğunu kaygılanarak ve sıklıkla bir endişe hâlinde geçirirmiş.
Bizler bu endişe hâlinin nasıl bir şey olduğunu ve bizi yaşamaktan nasıl alıkoyup tükettiğini çok iyi biliyoruz. O yüzden de aydınlanmış bilince doğru giden yolda kahramanın yolculuğunu yapmaya çalışıyoruz.
Sizleri bilmem ama benim çok fazla toplama huyum vardır. Hiçbir şeyi atmaya kıyamam ve o atamadıklarım sürekli üstüme üstüme gelirler ve ben kendimi onları aynı filmlerdeki gibi pencereden aşağıya atarken hayal ederim. Tabii bu daima hayal etmesi güzel, ama hiç gerçekleşmeyen bir hayal olarak kalır.
Geçenlerde bu topladıklarım içerisinden video kasetlerini dvd'ye kaydetme eylemindeydim. Hani o her seyahatte veya önemli olayda kaydettiğimiz ama sonra da hiç dönüp seyretmediğimiz kasetler. Oldukça bunaltıcı bir işti benim için ve çok bunaldığım bir anda kendi kendime bir cümle sarfettiğimi farkettim. Bu cümle "ısrarla geçmişimi kayıt altına almaya çalışırken aslında yaşamamakta ve anı kaçırmakta olduğum"du. Sonra da gezdiğim ne kadar çok yeri aslında kendi çıplak gözlerim yerine bir objektifin arkasından seyrettiğimi farkettim. Benzer duyguyu bu sene doğum günümü kutlarken de farketmiştim. Çok güzel bir kutlamaydı ama ben hiçbir sevdiğimle özel olarak poz verip fotoğraf çektirmemiştim. Bütün fotoğraflar spontan olarak çekilmişlerdi. Önce bunu görünce çok üzüldüm. Fakat daha sonra düşündüğümde o gecenin her anının benim için dolu dolu olduğunu ve şunu da kayıt altına alalım, poz verelim diyebileceğim hiç boş bir anım olmadığını farkettim. Yani anı yaşamak beni çok mutlu etmiş ve de resimleme endişesi yaşatmayacak kadar da hafızamda yer etmişti.
Ve bu farkındalığın benim için iyice bilinç düzeyine çıkmakta olduğu ay ben hem geleceği ve yeni zaman bilincini simgeleyen Yıldız kartını çekmiş hem de Johnson'ın bahsettiğim kitabını okumaya başlamıştım. Tabii her zamanki gibi bu hiç de tesadüf değildi ve dolayısıyla bunu sizlerle de paylaşmak istedim. Çünkü aynı kitapta Johnson İngilizce'de mutlu anlamına gelen "happy" kelimesinin kökenini araştırdığını ve bu kelimenin olmak, meydana gelmek anlamına gelen "happen" kelimesinden türediğini keşfettiğini yazmış. Ardından da eklemiş, "Mutlu olmak basitçe olmakta olanı farketmekle mümkündür. Öğlen yemeği yiyecek olmaktan mutlu olamıyorsanız, onu başka bir yerde bulmanız da pek mümkün değildir."
Yemeklerinizin hep mutluluk dolu olması dileğiyle, yolunuz açık olsun.
© Güneş İlhan, Haziran 2009, İstanbul
Rev. 20 Ekim 2020
コメント